Türkiye'nin en iyi sağlık internet sitesine hoş geldiniz.

Diyaliz Hastalarında Piskoloji ve Rehabilitasyon  

Diyaliz hastalarında normal hayat düzeni önemli ölçüde bozulmuştur. Diyaliz hastaları birçok fiziksel ve psikolojik strese maruz kalır. En büyük stres nedenlerinden birisi diyaliz işleminin kendisidir. Bunun dışında ilaç ve diyet tedavisi, bir makineye bağımlılık, cinsel fonksiyon bozukluğu, iş kaybı, sık hastalanma ve sağlık personeli stres kaynağı olabilir.

Bir hastanın hastalığına reaksiyonu onun hastalık öncesi (premorbid) kişiliği, aile ve arkadaş desteği ve altta yatan hastalığın seyrine bağlıdır. Bu hastalarda sık karşılaşılan psikiyatrik sorunlar depresyon, kaygı (anksiyete), tedaviye uyumsuzluk, uyku bozuklukları, cinsel fonksiyon bozukluğu, intihar girişimi, psikoz ve rehabilitasyondaki zorluklardır.

Depresyon :

Diyaliz hastalarında en sık karşılaşılan psikolojik problemdir. Hemodiyaliz hastalarında depresyonun mortalite ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Belirtileri sürekli depresif mizaç, benlik-değeri düşüklüğü ve ümitsizlik hisleridir. Fizik şikayetler de seyrek değildir. Bunlar uyku bozukluğu, iştah ve kilo değişikliği, ağız kuruluğu, kabızlık ve cinsel istek ve performansta azalmadır. Depresyon ayırıcı tanısında yetersiz diyaliz, (kalsiyum yüksekliği) hiperkalsemi, sodyum düşüklüğü (hiponatremi), tiroid hormonunun düşüklüğü (hipotirioidi) gibi organik düşünülmelidir.

Tedaviye Uyumsuz Davranış:

Bütün kronik hastalarda olduğu gibi diyaliz hastalarında da öfke sık görülür ve hastanın ailesine veya diyaliz personeline yönelik olabilir. İki hemodiyaliz seansı arasında fazla sıvı alımı sonucu kilo artışı en sık izlenen tedaviye uyum bozukluğudur. Aileden yeterli destek gören hastalarda tedaviye uyumsuz davranış daha azdır. Hastanın öfkeli olduğu durumda hastayı kışkırtmamak, onu anlamaya çalışmak doğru olur. Öfkenin nedeni çoğu kez hasta tarafından da bilinmez ve ev veya iş hayatı ile bağlantısının araştırılmasına ihtiyaç gösterir. Hastanın diğer hastalara veya diyaliz personeline zarar verebilecek davranışları karşısında psikiyatrik konsültasyon istenmelidir.

Cinsel Fonksiyon Bozukluğu:

Her iki cinsiyetten diyaliz hastalarının da cinsel sorunları vardır. Erkeklerde fonksiyon bozukluğu (empotans) % 70 oranına ulaşabilir. Cinsel ilişki sıklığı azalmıştır. Ayrıca vajinal kuruluğa bağlı ağrılı cinsel temas (dyspareunia) vardır. Cinsel fonksiyon bozukluğunda psikolojik faktörlerin önemli rol oynadığı kabul edilir. Erkeklerde depresyon, iş kaybına bağlı olarak aile içindeki rolünün tersine dönmesi, idrar yapma fonksiyonunun kesilmesi cinsel fonksiyon bozukluğuna katkıda bulunabilir. Bununla beraber empotans genellikle organik nedenlere bağlıdır. Bu organik nedenler üremi ile birlikte olan hormonal değişiklikler, diyabet, dolaşım yetmezliği (vasküler bozukluk) veya antihipertansif ilaçların kullanımı gibi faktörlerdir.

Rehabilitasyon Sorunları:

Hastaların yaklaşık 2/3’ü böbrek yetmezliği ortaya çıkmadan önceki işine dönemezler. Bu hastaların işlerine dönebilmeleri büyük oranda sosyoekonomik koşullarla bağlantılıdır. Diyaliz hastası bir üniversite profesörünün veya bir işadamının işine dönmesi kalifiye işçiye göre daha kolaydır. Genellikle kadınların, özellikle ev işine dönecek evli kadınların erkeklere göre şansları daha fazladır. Maskülinite hissi doğrudan iş performansı ile bağlantılı olduğu için erkeklerde iş kaybının büyük psikolojik etkisi vardır. Şahsın önceki işinden olan memnuniyeti de önemlidir. İşlerinden zaten hiç hoşlanmamış olan şahıslar diyalizin başlamasından sonra kısa zamanda iş aktivitelerini bırakma eğilimi göstermektedirler.

Ülkemizde diyaliz hastalarının rehabilitasyon sorunları hakkında yapılmış çalışma sayısı sınırlıdır. Sürekli ayaktan periton diyalizi hastalarında aktivite durumu ve yarım/tam gün çalışabilme oranı hemodiyaliz hastalarından daha iyidir. Bu durum tedavi şeklinin sonucu mudur veya aktivite durumu daha iyi olan hastalar sürekli ayaktan periton diyalizini mi seçmektedir sorularını gündeme getirmektedir. Bu sorular ayrı tartışma konusudur. Eritropoietin kullanımı ve aneminin daha etkin tedavisi bu hastaların rehabilitasyonuna katkıda bulunur. Rehabilitasyonun önemli bir yönünün de egzersiz olduğu unutulmamalı ve egzersiz programı düzenlenmelidir.

Uyku Bozuklukları:

Diyaliz hastalarında uyku bozuklukları oldukça sıktır. Uyku bozuklukları zihinsel aktivitelerde azalmaya yol açabilir. En sık rastlanan uyku bozukluğu psikososyal strese bağlı hafif, geçici uyku bozukluklarıdır. Kaygı (anksiyete) ve depresyona bağlı uykusuzluk da izlenebilir. Bazı ilaçlar de uykusuzluğa neden olabilir.

Önleme ve Psikoterapi:

Birçok psikolojik problemi gelişmeden önlemek mümkündür. Hastanın kişiliğine, hayat tarzına en uygun diyaliz şeklinin seçilmesi bu açıdan önemlidir. Hastalara cinsel fonksiyon bozukluğu hakkında önceden bilgi verilmelidir. Psikoterapi yöntemlerinin birçok çeşidi bu popülasyon için yararlıdır. Bazı yöntemler psikiyatrist olmayan kişilerce de uygulanabildiği halde bazılarının psikiyatristler tarafından gerçekleştirilmesi gereklidir.

Destekleyici anlamda bireysel psikoterapi spesifik semptomları gidermede faydalıdır. Ancak diyaliz hastaları genellikle inkar mekanizması şeklinde ego defansı geliştirdikleri için bireysel psikoterapiye dirençli olma eğilimindedir. Psikolojik problemlerin çözümlenmesi kadar eğitime de yönelik olan grup psikoterapisi de faydalı olabilir. Seksüel davranış terapisi cinselliğe yöneltme ve cesaretlendirmeyi içine alır. Amaç cinsellikten kaçınmanın ortadan kaldırılmasıdır. Aşırı zorlamadan düzenli yapılacak egzersizin böbrek yetmezliği olan hastanın depresyon ve anksiyetesini azalttığı gösterilmiştir.

Uyku Bozukluklarının Tedavisi:

Uykusuzluğun giderilmesinde alışkanlıkların değiştirilmesi de yardımcı olabilir:

• Uyku ve uyanma zamanları düzenli olmalıdır.

• Yatakta yeteri kadar zaman harcanmalıdır, bu zaman kısa veya uzun olmamalıdır.

• Gün içinde kısa uykulardan kaçınılmalıdır.

• Beslenme saatleri düzenli olmalıdır, hasta aç yatmaktansa hafif bir şeyler yiyerek uyumalıdır.

Gün içinde egzersiz arttırılmalı ancak uyku zamanı uyarıcı egzersizden kaçınılmalıdır.

• Akşamları ev içi veya dışında sosyal aktiviteler teşvik edilmeli ancak uyku saatinden önce gerilim yaratabilecek diyaloglardan kaçınılmalıdır.

• Ilık bir banyo veya ılık bir süt uykuya dalmayı kolaylaştırabilir.

• Uyku saatinden önce kafein, nikotin ve alkol alımından kaçınılmalıdır.

• Yatak odasının konforu arttırılabilir.

www.gunesdiyaliz.com

  • 0
Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Yorum yapın

Site İçi Arama